Özel Röportaj
Dr. Mustafa Özgür GÜNGÖR
İstanbul Okan Üniversitesi
Dr. Öğretim Üyesi
Aralık 2018
Ar-Ge ve Dijital Dönüşüm
Sizi ve kurumunuzu kısaca tanıyabilir miyiz?
Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü’nden mezun olduktan sonra Yeditepe Üniversitesi’nde Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarımı tamamladım. Birçok üniversitede dışarıdan dersler verirken, yerel ve uluslararası akademik çalışmalar, yenilikçilik, teknoloji ve yönetim alanlarında kitaplar üretmeye devam ettim. Akademik hayatın yanısıra Bilgi Teknolojileri ve Telekom sektöründe 25 yıldan fazla bir süredir üretim ve danışmanlık yaptım. Cardtek Türkiye ve Amerika, Ericsson Türkiye ve Logo firmalarındaki kariyerim boyunca ve kurmuş olduğum startuplarla uzmanlık alanlarım arasında Araştırma ve Geliştirme, Mobilite, Bankacılık, İş Destek Sistemleri ve Tedarik Zinciri Yönetimi konular bulunmaktadır. Yaklaşık 2 yıldır, İstanbul Okan Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde Pazarlama, Bilişim Sistemleri ve Yönetim konularında dersler veriyorum.
İstanbul Okan Üniversitesi, kendi tanımıyla, toplumun ve iş yaşamının gereksinimlerine evrensel standartlarda yanıt verebilen, yenilikçi, öncü bir ‘dünya üniversitesi’ olmayı amaçlayan ve bu yönde hızla ilerleyen bir kurumdur. Bizler de bu vizyonu destekleyecek şekilde firmaların ArGe ve Tasarım Merkezleri’nde sürdürülebilir ArGe oluşturulması, yeni ve etkin çalışan ArGe ve Tasarım Merkezlerinin kurulması konularında bir ekip olarak çalışmaktayız. Kurulmasında İstanbul Okan Üniversitesi’nin danışmanlık desteği olan ve 5746 numaralı kanun kapsamında kurulmuş olan “mezun” ArGe merkezlerine ek olarak yenilerinin de hazırlıklarını yapıyoruz. Burada önemli olan firmaların araştırmacılık kabiliyetlerini iş süreçlerini bozmadan ve etkin olarak uygulayabilecekleri yöntemleri ve böylece daha yüksek katma değerli ürünleri oluşturma becerisini firmalara kazandırmak yoludur. İstanbul Okan Üniversitesi, iş yaşamına en yakın üniversite olarak bu konudaki faydacı dönüşümü, firmaların perspektifinden en iyi şekilde anlayıp, ArGe metodolojilerini firmalara bu çerçevede anlatarak hızla gelişmelerinde onlarla birlikte yürüyen bir yaklaşım benimsedi. Bu çerçevede, ArGe kümelenmesi yolu ile ortak sinerji oluşturulması, bilimsel kongrelerin hazırlıkları, konferans ve seminerler, inovasyon eğitimleri, yenilikçi her fikre akademik derinlikle yapıcı cevapları bulmak, İşyerinde Eğitim Programı – O’COOP (COOPerative Learning) ile uzun dönemli öğrenci stajı gibi tamamlayıcı faaliyetlerimiz de oluyor.
Bilişimde dünyadaki yerimizi nasıl görüyorsunuz?
Organizasyonlardaki pazarlama ve satış fonksiyonlarının yeniden yapılandığı ve önemli bir değişimden geçtiği son onbeş yıl yaşamaktayız. Bunun temel sebebi, bilinen pazarlama teorileri ve yaklaşımları veya satış süreçleri ve yönetimi düşüncelerinin kökenlerindeki doğruların, teknoloji tarafından sunulan yeni imkanlar ve sürdürülebilir yenilikçilik yaklaşımları ile güncellenmekte olmasıdır. Daha önce de tüketiciye ulaşmak elbette mümkündü ve her zaman da onu müşteriye dönüştürmek için karar verme süreçleri analiz edilerek daha etkili olunabilirdi. Temelde yine bu süreç olmasına rağmen erişim yolları umulmadık hızda değişim gösterdi ve bunların büyük çoğunluğu bilişim teknolojileri ile gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyor. Türkiye bu konularda her zaman bilgi üretmiştir, bazı kısımlar oldukça özgün ve dünyaya ihraç edebilecek düzeyde de olmuştur. Ancak, zamanla, bu bilgi üretim hızındaki artışımızı dünyadaki benzer alanlardaki hız artışı ile aynı tempoda sürdüremedik. Bu konuda tekrar aynı tempoya çıkmaya ihtiyacımız var.
Bilişim sektörünün ve faaliyet gösterdiğiniz sektörün sorunları nelerdir?
Müşteri merkezli organizasyonlar ile başlayan yenilikçilik akımının teknolojideki tetikleyici faktörleri incelendiğinde, sadece iç süreçlerdeki odaklanmanın değil, ürün tasarımının içindeki müşteri katkılarının, yakın müşteri iletişiminin ve sosyal medya kullanımının arttığı gözlemlenmektedir. Bu koşullar altında tüm fiziki satış süreçlerinin çevrimiçi olarak düzenlenmesinden çok daha karmaşık bir hal almıştır. Değişimi algılayan, mevcut işlerini dönüştüren ya da ilk başta bu şekilde kurulan firmaların sayıları artmaktadır. Bu alan öncelikli bir gelişim alanıdır ve bilişim sektörünün tüm altyapısının üzerinde dominant olarak sektörü etkilemektedir. Dolayısı ile birçok problemini de doğru şekilde anlayıp çözmek gerekli. Örnek olarak, bulut bilişim ve bunun güvenlik gereksinimleri, yerel bulut çözümlerinin bilgi güvenliği ile ülke içinde ve etkin seviyede oluşturulması gibi.
Dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 konusundaki görüşleriniz nelerdir? Sizi ve sektörünüzü nasıl etkiliyor?
Dijital dönüşüm, Endüstri 4.0 ve e-organizasyonel değişimler olarak adlandırabileceğimiz bu yöntemler, organizasyon içi koordinasyonu daha efektif olarak yerleştirmek, firmalar arası iletişimin verimini yükseltmek, dinamik piyasalarda şirketlerin yapısal uyumluluğunu arttırmak gibi temel ve özgün dönüşümleri de başlatmıştır. Bu dönüşümün devinimi halen devam etmektedir. Özellikle mobil teknolojilerin de internetin sağladığı platform görevinin üzerinde hızla genişleyen kullanım alanları oluşturması ile tüketicilerin kullanıcılara dönüştüğü, vatandaşların aboneler gibi hizmet aldıkları servisler oluşturulmaktadır. Örnek olarak, e-devlet kapısı hizmetlerini gösterebiliriz. Sadece Türkiye’de değil birçok ülkede vatandaşlar, devletleri ile olan ilişkilerinde aracı olarak kullandıkları kurumlara ve bunların hizmetlerine çevrimiçi olarak ulaşmaktadır. Zamandan ve kaynaklardan tasarruf ederken, süreçlerin de hızlı ve kolay ilerlemesi, takibinin yine kişisel olarak yapılabilmesi gibi faydaları olmaktadır.
Bu perspektifte Endüstri 4.0 üzerinde düşündüğümüzde tipik olarak fabrikaların, firmaların, uçtan uca tedarik yönetimi süreçlerinin, lojistik yönetiminin, bilgi teknolojileri ve nesnelerin interneti ile bütünleşerek ilerlediği bir gelecek öngörüsünden söz edebiliriz. Biz bunların e-devlet hizmetleri ile kamu gereksinimleriyle, finansal teknolojilerin gelişmesi ile onlara entegre bir yapıda, çoğunlukla otonom ve akıllılaşarak ilerleyeceğini gözlemliyoruz. Dolayısı ile, genel tabiri ile Endüstri 4.0’ın sadece teknik unsurları ile değil birçok alanda sosyal ve ekonomik bir dönüşümü ve yeni bir “sürümü” ifade ettiğini görmekte fayda var.
Siber güvenlik, yazılım, yerli ve milli projeler için görüşleriniz nelerdir?
“Dijital” olarak adlandırılan, aslında fiziki dünyanın etkileşimli iletişim çerçevesinde dönüşümünü kapsayan bu yeni iş platformlarının, iş ortaklıkları için önerdiği modeller de ortak veri tabanları, süreç entegrasyonları, e-pazaryeri yönetimi, ağ servisleri ile bütünleşik servisler gibi temellere dayanır. Dijital platformlar, fiziki dünyadan dönüştürülmüş yeni iş platformlarıdır. İş ortaklıklarının C2B, B2B, G2G şeklinde sırasıyla makro boyutta oluşturulabilecek hiyerarşisi kadar, bu katmanların her biri içinde pazarlama, satış, tedarik, dağıtım, müşteri ilişkileri gibi birçok fonksiyon çerçevesinde uzmanlaşma alanları oluşmaktadır. Burada hem bütünleşik servislerin, hem değişik iş ortaklıklarının hem de uzmanlaşma alanlarının hepsinde ulusal projelerin olması bu ulusal projelerin birbirleri ile rekabet ile gelişmeyi sağlaması lazım. Ek olarak, bütün bu faktörlerin ilişkilerinin siber güvenlik prensiplerinde yurt içinde sağlam ve güvenilir biçimde oluşturmak zorunluluğu vardır. Zira ancak bu şekilde ulusal güvenlikten vakıf olarak söz edebiliriz.
Eğitim için ne düşünüyorsunuz? Yeterli midir? Bilişimin gelişimi için eğitim sektörüyle ilgili önerileriniz var mı?
Rekabet şartlarının hızla değiştiği ve gittikçe ağırlaştığı günümüz pazar şartları karşısında, işletmeler sundukları ürün ve hizmetleri doğru zamanlama, minimum maliyet, istenilen miktar ve maksimum hizmet kalitesi ile müşterilerine ulaştırarak hedefledikleri pazar payı, verimlilik ve dolayısıyla kârlılıklara ulaşabilmektedirler. Bu durum işletmelerin, tedarik, üretim, dağıtım ve satış sonrası hizmet operasyonları bağlamında değer zincirine daha çok odaklanmalarını ve bunları bir bütün halinde ele almalarını gerektirmektedir. Değer zinciri bağlamındaki faaliyetler yürütülürken bu faaliyetlerin etkin ve entegre bir süreç olarak algılanması ve faaliyetlerin bu çerçevede planlaması ve yürütülmesi işletmeler açısından rekabetçi bir avantaj sağlamaktadır. Dolayısıyla değer zinciri faaliyetlerinin etkinliğinin artırılmasında yazılım ve bununla bütünleşik olarak yenilikçi donanımların kullanılması, bunların yurt içinde geliştirilmesi ve uygulanmasında maksimum desteğin sağlanması önemlidir.
Bu çerçevede nitelikli insan kaynaklarının olması da çok kritiktir. Hem operasyonel hem de yönetimsel süreçlerin verimliliğini arttırmak, buna bağlı olarak müşteri memnuniyetinin, ve hızlı iyileşmenin sağlanması süreç odaklı bir çalışma yani süreç yönetimi yaklaşımı ile mümkündür. İş analistlerinden bilgi teknolojileri profesyonellerine kadar herkesin anlayacağı ortak dilde süreçlerin tanımlanması, analiz edilmesi ve üretilmesi gerekir. Bu kapsamda İstanbul Okan Üniversitesi de daha vakıf ve kabiliyetlerini geliştirmiş, çok dil konuşabilen ve uzmanlaşma konusunda temel donanımı en iyi şekilde almış olan bireyler yetiştirmektedir. Üniversitede bir çok ülkeden öğrenci olması sebebiyle çok kültürlülük ve küresel kavramlara yatkın öğrencilerimizi, sadece bilişsel değil aynı zamanda sosyal olarak da geliştirmenin önemini bilerek, nitelikli insan kaynağı olarak hazırlamaktayız.
Comments are closed.